Gün yine boyandı kızıla.
Zamansız da olsa
Kekik kokulu,
Ilık ama heybetli rüzgarla esip
İkiye bölüyor turna sürüsünü.
Bulutlar bin parça.
Öne katmış
Sürüklüyor çoban yıldızını.
Bu ılık heybetli rüzgarda
Salınıp akıyorum.
Tüm engelleri aşıp
Kaf Dağının ardına ulaşmak isteyen
Otuz kuş misali;
Sizleri ararken
Kendimi buluyorum.
Ey Simurg!
Kendi küllerinden
dileğin kadar yeniden doğ.
Kalan olmanın
bitimsiz acısı!
Çerçevesiz fotoğraflarınız
yüreğimdeki kızıl duvarda asılı.
Kaç bin bir gece
düş ve hayalde izledim onları,
haykırarak sizleri unutmayacağımı
Mıshaba Reş'e
el basıp yeminler ettim.
Kutsal mekanlarda
Verecek fotoğraflarınız yoktu bana…
Olsa da hem
Anılarınız kadar
Saklı kalabilir miydi ki yüreğimde
Tanırız çocukluk anılarımızdan
birbirimizi,
küçük tatlı yaramazlıklarımızdan.
Bir bunlar
Bir de
beni bırakıp gidişinizin acısı.
Tadı tuzu yok hiçbir şeyin
Ey uykusuz gecelerimin misafirleri!
Kanatlanıp gelin,
ta ki ben gelene dek…